Yapay
zekanın yirmi-elli yıl içinde yaşamımıza egemen olacağı öngörüsü, çok kimsede hiç
de küçümsenmeyecek korku ve tedirginlik yaratmaktadır.
Her
şeyden önce, yapay zekânın insan yaşamına egemen olması insanın kendi zekâsını
kapatmasıyla ancak olasıdır ki bu da yetmez, aynı zamanda yapay zekânın da
insanları kendine kul/köle edebilir gelişkinlikte olması gerekir. İnsan hiçbir
güce, Tanrı’ya bile hepten kul/köle olmamışken yapay zekânın bunu yapabileceği
kanısı bence insanın hayal gücünün kurguladığı bir gelecek efsanesinden
ibarettir.
Burada
Tanrı’nın gücünü küçümsediğim sanısıyla, “Tanrı’yı karıştırma!” diyenleri duyar
gibiyim. Allah aşkına, Cennet’te bile Tanrı yasağına uymayan insan
iradesi değil miydi? Neden böyleydi? Çünkü, Tanrı insanı o denli özgür iradeyle
var olacak nitelikte yaratmıştı. Şimdi insan kalkıp da kendi tasarımı bir
yapay zekânın egemenliğinde yaşamaya razı olursa Tanrı kahrolmaz mı? Sırf bu
yüzden, adına şanına yakışır biçimde Tanrı da insanı kahretmez mi?
* “Düşüncenin düşüncesi Tanrı’nın düşüncesidir.” Aristoteles) Yapay zekâ da gereğinden fazla düşüncenin düşüncesi olup tanrılaşırsa vay hâlimize! Tanrılaşıp da her işimize karışmaya başlayan yapay zekâ, insanın aklını ve emeğini kulu kölesi yaparken ezelden beri var saydığımız hiçbir tanrı kılını bile kıpırdatmayacaktır… Çünkü insan ta yaradılıştan tanrısına en yakın özgür istem ve istençle kendi yazgısını belirlemek üzere tasarlanmış bir candır…
Aslında gelecek endişesini doğrudan yapay zekânın kendisiyle ilişkilendirmek de pek doğru değil. Çünkü, gelecek endişesi gerçekte insan zekâsının yapay zekâyı işletim
niyetiyle ilişkilidir. Yapay zekâ, insan zekâsından bağımsız kalarak geleceği
asla insana rağmen insana karşı bir oluşumla tasarlayamaz. Yapay zekâ
dediğimiz şeyin insandaki zekâya eşdeğer bir olgu olmadığı ve bence olamayacağı
açıktır. Nedeniyse, yapay zekâ ne kadar gelişkin bilgi kullanma yeteneği
sergilese de insan gibi kendini bilir bir bilinç oluşturamayacaktır.
Oluşturamaz, çünkü yapay zekâ işlevselliğinin fişi her zaman insanın elinde
olacaktır. Gene de enerji üretimi ve dağıtımıyla birlikte, güvenlik ve savunma
işlerini de hepten kendi kendine düşünüp tasarlayan robotlara teslim ettiğimiz yerde,
yapay zekânın insan zekâsına tehdit oluşturacağını hayal edebiliyorum. Biz de o
kadar salak olmayalım, di mi yani?
Bence,
yapay zekâdan değil de asıl insan zekâsından endişe etmeliyiz. Neden denirse,
tıpkı şeytanın kendisini insanın dışında sandırması gibi, insan zekâsı da yapay
zekânın insandan bağımsız işlediğini sandırabilir. Hatta bazı üst düzey insan
zekâları yapay zekâ egemenliğinde yaşamayı bir uygarlık övüncü olarak da yutturabilir. Uygarlık değerlerini ve koşullarını belirleyen paranın efendileri ve onların güdümündeki devlet yöneticilerinin yapay zekâdan beklentileri neyse, insanlar da yapay zekâ egemenliğine o kadar boyun eğen modernite kölesi yapılabilir…
Benim
asıl endişem, insanların ‘yapay zekâ’ ile yaşarken iyice düşünme tembeli olmuş
biyolojik robotlara dönüşme olasılıklarıdır. Toplumu yönetme gücünü elinde
tutanların, düşünme tembeli insanları yapay zekâ ürünlerine bağımlı kılarak kendi
çıkarları doğrultusunda yönetip yönlendirme olasılığı hep olacaktır. Ancak, bu
tehlikeli olasılık yapay zekânın doğrudan kendisine bağlı olmayıp, insan
zekâsının yapay zekâyı işletim niyetine bağlıdır.
Anlaşılan
o ki, geleceğe uyarlanmış yüksek insanlık nitelikleriyle donanımlı bir yaşam
biçiminde yapay zekâ epeyce olumlu bir yer tutacak. Gene de yapay zekâ uygarlığının insan
hinliğinden dolayı olası sakıncalarının önünü şimdiden kesmeliyiz. Bu önlem de
en ileri özgürlük içinde, bireyin çağdaş var-oluş gereksinimlerini güvenceye
alan demokrasi ve mutlaka düşündürmeyi kendine en öncelikli görev edinmiş
bilimsel eğitimle ancak olasıdır.
Yapay
zekânın ana kumanda fişi her zaman insan bilincinin zekâ işletimine bağlı kalmalıdır…
Yani, yapay zekâ anca benim irademe bağlı zekâ üretecimle işlevsel olabilmelidir…
Yapay zekâyı insanlığı kurtarıcı ya da bir insanlık öcüsü görmekse düşünme ve
düşündürme eylemini angarya sayan bir zekâ tembelliğidir. Bizi bizden başkası
ağlatamaz da güldüremez de… İnsan insanın hem belası hem şifasıdır; bilincin iman görüsünde her ne kadar Allah’tan varsayılsa da
hayır ve şer sadece ve her zaman insan elinden çıkar…
Salt
maddesel tasarımlı ruhsuz yapısıyla, yani kendi varoluşunu duyumsama ve
kendinden üretme yetisi olmayan yapay zekâ aygıtı, insanlığa asla doğrudan
tehdit oluşturamaz. Tehdit, yapay zekâyı kullanan insandan gelir. Ola ki gün
gelir de biyolojik işlemcili, yani bir tür biyo-teknik beyinli insan benzeri
yapay zekâ aygıtları üretiriz, işte o zaman kendi varlığımıza ortak yaratmış
oluruz. Bakın, işte o biyo-teknik yapay zekâlı insansı robotların zamanla
kendilerini bilip de kendi bilinçlerini ve benzerlerini üretmeye başlayarak bize
başkaldırma olasılığı bana oldukça mantıklı görünüyor. Mantıklı amma çok da
korkunç görünmedi, çünkü o robotlar da artık insan sayılırlar… Belki de bizden
daha iyi insan olacaklardır; kim bilir?
Hani evreni yeniden kuracak kadar yetkinleşmiş bile olsa, ruhsuz bir yapay zekâya köle olmaktansa gönül kapısını sevgiyle açan geri zekâlı bir insana uşaklık etmeyi yeğlerim... Yapay zekâyı gönlü
bol ve ruhu aydınlık insanların iyi niyet hizmetine koşanlara da ayrıca şükranlarımı
sunarım.
(Muharrem Soyek, Ocak 2018)
***