İnsanın
olduğu gibi görünüp de göründüğü gibi olması bence bir efsanedir. Çünkü kimse
kendini eş zamanlı olarak tam da olduğu gibi görüntüleyemez. Olmak neyse de
görünmek hepten de kişinin belirlediği bir durum değildir. Kişi, olduğu
gerçekliğin tümünü gösterebilse bile, gösterdiği kendisi başkasının bilinç
aynasından tıpkısı kendi olarak yansımaz. Gene de insan kendini bilebilir.
Kendini bilmek, göründüğünden çok gösterdiğinin ne olduğunu bilmişliktir.
Kendini
bilir olmaya götüren birçok felsefi, dinsel ve ideolojik yol açılabilir. Ancak;
hiçbir arayış yolundaki insan, olduğunu ve olacağını tümüyle kapsayan biçimde
kendini bilir olamaz. Kendini bilmek, kendinin olan niyetten ve eylemden gene
ve sadece kendini sorumlu tutmaktır.
Bir
Mevlâna deyişi olan, “Göründüğün gibi ol; olduğun gibi görün” öğüdü bana
göründüğünden daha derin mana içeriyor gibi geliyor. Düz algıyla değil de geniş
ve derin yorumsal algıyla ele aldığımda öyle geliyor. Özdeyiş, “Görüntünü mutlaka kendinden olan bir gerçeklikle sunasın
ve her nasıl görülmüşsen onu da her zaman gönül aynandan dürüstlük yansınla doğrulayasın.”
demek istiyor. Şöyle de ifade edebilirim: Dıştan dönen görüntünü sadece
kendinden bildiğin gerçekle doğrula ve yanlışla; gösterdiğin kendini de her zaman kendin bildiğin dürüstlük aynandan yansıt.
Olduğu gibi görünmek hepten de kişinin elinde değildir. Aslına kalırsa kimsenin görünürlüğü hepten kendi öz kimliğinden (olduğundan) çıkma değildir; çünkü insan kendini ancak başka insanların algısından görünür yapabilir. Kişinin başkalarının algısına göreli görüntüsünde henüz kendiyle özdeşleşmeyen alıntı ve kalıntılar mutlaka olacaktır. Algılanan görüntüsünün ne kadarıyla kendinden olduğunun onayı da anca kişinin kendini bilir oluşu kadar güvenilirdir.
“Hiç
kimse, ne ise o olarak bilinmez; başkaları onu ne yaptıysa o öyle bilinir, öyle
kabul edilir” diyor Schopenhauer. Yani, nasıl algılanıyorsak öyle
görünürüz. Hiç kimse de kendini olduğu gibi algılatmayı beceremez; çünkü
olduğumuz sanısıyla gösterdiğimiz her neyse, karşı algının bilinçsel mana
kavrayışıyla yeniden biçimlenir. Sanırım Mevlânâ özdeyişindeki derin mana, “oluşta
ve görüntüde kendin olanı bilmiş ol” demeye varıyor.
Kendini
bilmiş bilinç ile kendin olmak değişkenlik yönetimi ister. Kendini bilmek,
kişinin somut ve soyut gerçeklikte varoluşa yürüdüğü yol yordamı bilinçli
istençle seçebilir ya da yapabilir olmasıdır. İşte bu “Kendini bil!”
öğüdü çok daha yerinde bir anlam yapıyor. İçten gelen saygıyla tanışmaya duran
kendini bilmişler, birbirlerini ne oldukları ne gördükleri ne de göründükleri
gibi etiketleyip paket ederler… Sadece kendilerindeki varoluş değişkenliklerini
anlayıp bilmeye niyetlenirler. Söz konusu ‘kendini bilme’ erdemi bir
değişim bilincidir. Olduğu ve göründüğü hâlini kişi mutlak kalıcı kendi saymaz
da her olduğu ve göründüğü kendinden yeniden olma ve görünme bilinciyle değişmeye
rağbet eder.
Olduğumuz
gibi görünmek ve göründüğümüz gibi olmaya yeminli kalmaktansa, kendimizi olmuş
kendilerimizden daha iyi olmaya değiştirmeliyiz. Yani, olduğu gibi görünmede ve
göründüğü gibi olmada kalmayı dürüstlük onuru yaparak değişime direnen sözde
omurgalı kendimizi aradan çıkartıp, daha iyi ve güzel olmaya niyetlenen yiğit
yürekli ‘dönekliğimizi’ de kucaklamalıyız. İyiye, doğruya ve güzele
dönmek onurlu bir vazgeçiş dönekliğidir... “Kendi kendini yenmek zaferlerin
en büyüğüdür” der Eflatun. Sözün bendeki manası, ‘kendini bilerek
değişmek zaferlerin en büyüğüdür…’ demeye gelir.
Düşüncemizi
ve kalbimizi mühürlemeyelim; ancak, kendimizi vicdan, edep ve mantık
süzgecinden geçirmeden de dışarıya servis etmeyelim. Sevgi bile tartılıp
biçilip öyle sunulmalı ki, sevdiğimizi sevgi kıskacıyla bunaltmayalım. ‘Olduğumuz
gibi görünelim, göründüğümüz gibi olalım’ sözünü, ‘içimizde ne varsa olduğu
gibi dürüstçe çıkartalım’ ahmaklığına çevirmeyelim. Önce içimizde
olgunlaşalım, ondan sonra olmuş bellediğimiz kendimizden seçkiyle görünelim. Dışımızdaki
algıdan yansıyan görüntümüzün ne denli olduğumuzdan olduğunu da mutlaka dürüstçe
yanıtlayalım. İnsanı
güvenilir yapan şey, dışına çıkardığını olduğu kendinden görünür etme dürüstlüğüdür.
Bunun içinse kendimizi bilip de bildiğimizden bilinir olmaya görünmek gerekir…
Muharrem Soyek