29 Ocak 2013 Salı

Kadının Fendi


Erkek savaşır, kadın kazanır. (Cengiz Sarıca)


Erkek savaşçıdır. İstediği kadar araziye uyma çabası göstersin kaçamaz; eninde sonunda gün gelir kendisini kadınların seyrinde savaşırken bulur. Erkek savaşır ve kazandığını sanır. Erkek bir daha savaşır ve yine kazandığı sanısıyla kadını koluna takıp zafer gururuyla dolaşır. Erkek son gücüyle bir kez daha savaşır ve kaybeder; çünkü kadın gücü tükenmiş erkeği terk eder.

Erkeğin işi gücü savaşmaktır. Kadın ise kışkırtıcıdır. Erkek nasıl savaşın kalesi güçlü bedense, kadın savaşın kışkırtıcı zekâsıdır. Kışkırtır, savaştırır ve kazanır. Savaşan erkek, kadın fendinin nimetlerinden faydalansa da kazanan hep kadındır. Kaybeden erkek bile kadının zaferini tamamlar. Erkeğin kaybetmesi bile kadının bir başka erkekle kazanma tasarısının unsuru olabilir. Bu yüzden derler, “kadının fendi erkeği yendi”… Kadının fendi o denli saklı bir büyük güçtür ki, erkeğin savaşını kendi rekabet kazancına dönüştürürken erkeğin bunu kendi zaferi sanmasını sağlar. Kadının da kaybettiği olur elbette;  ancak orada bile kazanan çoğu zaman erkek olmaz da bir başka kadın olur.

Televizyondaki "evlen benimle" programlarında kadın adaylar evlenecekleri erkeği tanımlarken sıklıkla şöyle diyorlar: "beni taşıyabilecek biri olsun... bana sahip çıkacak, adam gibi adam olsun..." Bu söylem kadın fendinin kışkırtıcılığı değil de nedir ki? "Erkek adam kadının önünde yürür, ona kol kanat açar" diyen kadının kendi hükmüne gireceğini sanan erkek, kadının fendine tutsak bir savaşçıdır artık. Kadın, erkeğin savaşçı onurunu okşamak için erkek egemenliğinde bir ilişkiyi yüceltirken asla erkeğin hükmüne gireceğini doğrulamaz. Erkek, hayat yolunda önden yürürken tasması peşinden gelen kadının elinde olmalıdır. Kadının demek istediğinin 'aslı gibi' çevirisi budur. Kadının fendindeki hüner erkeğin boynundaki tasmayı görünmez yapabilmesidir.

Evet, kadının fendi erkeği yenebilir; ancak toplumsal gerçeklikte kadının başını yiyen de çoğu kez gene kadın fendidir. Bence, kadın kadının kurdudur. Bu yüzden, özellikle gönül meydanında erkeği en iyi savaştıran kadın kazanırken bir başka kadın ezilip geçilmiştir… Sanırım kadının kazanmak için erkeği kullanma tutkusu kadın haklarının çiğnenmesini kolaylaştıran sinsi bir hoşgörüye dönüşebilmektedir. Kadın erkek tarafından sahiplenilmeyi erkeği onurlandıran bir meziyet yaparken aslında erkeği kendisi için savaşan seçkin kullarından yapma fendindedir. “Kadının fendi erkeği yendi” sözü sanki kadın erkekle doğrudan ‘savaşa’ tutuşmuş gibi izlenim vermekle bile bir kadın fendinin algılatım kurnazlığıdır. Kadının fendi doğrudan erkeği telef etmeyi hedef almaz; kadının fendi çoğu zaman bir başka kadını hedef alır ve onu kahretmek için erkeği kullanır. Kadının fendi nadiren bir erkeği telef etmeyi hedef alır ki, o zaman bile hedefteki erkeği bir başkasıyla tuzaklarken kendisi masum mağduru oynar. Ancak intikam ateşiyle tutuşan cinnetlikte kadın erkeği doğrudan yok etmeyi hedefleyen saldırısını yapar. Fendi başında hiçbir kadın ihanet acısıyla kıvranırken bile erkeğe doğrudan saldırmaz.

Bence sözün aslı, “kadının fendi kadını bitirdi” olmalıydı...

Erkeği yanına çekip hayat yolunda kol kola birlikte yürümeyi ve durmayı ahlâki sorumluluk yapabilen kadınsa muhteşem fendini sadece erkeği kahretmeden terk etmekte kullanır. Fendinin inceliğiyle erkeği yol ayrımına geldiklerine ikna eder; öyle ki, sonunda erkek kadını kendisinin terk ettiğine ve bunu da fedakâr bir aşkla yaptığına inanır olur. Böylesi onurlu kadın fendi de vardır işte... Sadece ve sadece, kadının önünde yürümeyi ve kadının korunması gereken bir emanet olduğunu reddeden, kadınla kol kola yürüyebilen ve sırt sırta durabilen erkeğin bu muhteşem kadınlardan biriyle tanışma fırsatı olabilir.

Muharrem Soyek