adalet etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
adalet etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

30 Temmuz 2021 Cuma

Güç ve Adalet

 

Güç ve Adalet: “Adil olanın peşinden gidilmesi (adalete boyun eğilmesi) doğrudur; en güçlünün peşinden gidilmesi (güce boyun eğmek) ise kaçınılmaz biçimde zorunludur. Gücü olmayan adalet acizdir; adaleti olmayan güç ise zalimliktir. Gücü olmayan adaleti umursamayıp çiğneyen mutlaka olur; çünkü suçtan üremlenen (nemalanan) insan her zaman olacaktır. Adaleti olmayan güç ise zalimlik töhmeti altında kalır. Demek ki adalet ile gücü bir araya getirmek gerek; bunun olabilmesi için de adil olanı güçlü, güçlü olanı ise adil yapmak gerekir. Adalet göreceli öznelliğiyle tartışmaya açıktır. Güç ise tartışılmaz nesnelliğiyle egemenlik dayatır. Bu yüzden gücü adalete veremiyoruz; çünkü tartışmasız boyun eğdiren güç, adalete diklenip adil olanın kendisi olduğunu söyler. Ve biz adil olanı güçlü kılamadığımız için de güçlü olanı haklı kıldık… Blaise Pascal; çeviri M. Soyek

*

Hepsi güzel de en güçlüye boyun eğip peşinden gitmenin kaçınılmaz olmasını anlayamadım. Zaten en başta bu tespit doğru sayıldığında, yapılması gerekenler de zora düşüyor. “Kaçınılmaz bir zorunluluk” gereğince güce boyun eğmek elbette en güçlüyü adaletin zorbası yapar. Bu durumda “şöyle olmalı, böyle olmalıydı…” demenin de bir anlamı kalmıyor.

Aslında insanın hakka imanlı vicdanından daha güçlü ne olabilir ki? Hakka imanı zayıf olan vicdanlar kaçınılmaz olarak adil olanı bırakıp en güçlünün peşinden giderler. Hem de yargı dışındaki bir güce sözde kaçınılmaz zorunluluk gereği boyun eğerek giderler… Hakka iman, yaşam ahlâkının onurudur; insanın canı pahasına tutunması gereken en yüce vicdan duyumudur. Hakka imanı tıynet yapmış bir vicdan, güce değil adalete boyun eğer. Çok şükür, adalete imanla vicdanına tutunup gücün yetki ve sorumluluğundaki yaptırımların adil olup olmadığını sorgulayabilen cesur insanlar da vardır. Güçler ayrılığı ilkesiyle kendini denetleyen kurumsal demokrasilerde bunun en somut bireysel ve toplumsal örneklerinin oluştuğu gözlemlenebilir. Yargı bağımsızlığı yönetim erkini adalet yolunda tutan en güçlü dizgindir.

 Adil olanı güçlü kılamadığımız için de güçlü olanı haklı kıldık” diyor ya Blaise Pascal; bu gerçekçi ve güncel bir saptama sayılabilir. Ancak, hep böyle kalmak zorunda olduğumuz kanısında değilim. Artık, güçsüzün hakkını güçlüye yedirmeyecek kadar, adaleti bağımsız ve güçlü yargıya bırakacak toplumsal düzeneği tasarlayıp kurabilir ve işletebilir bilince ermedik mi? Muharrem Soyek


1 Ağustos 2018 Çarşamba

Adalet, eşitsizlikte eşit fırsat ve huzur hakkıdır



Yaratılışın doğası eşitsizlik üzerine kuruludur; doğa ne var etme ne var olma fırsatında eşitliği umursar. Fırsat ve hak eşitliği sadece insan uygarlığı ürünüdür. Eşit nesnellikte doğmayan ve yaşayamayan insanlar, mülkiyet üretme ve özgür yaşama hakkı koşullarını sadece adaletin gücüne yaslanarak eşit hak ve fırsatlarla hem seçebilir hem belirleyebilir olurlar. Bu da eşitsizlikten ivmelenen doğal evrimden insanı ayıran üstün bir uygarlık özelliğidir. Adalet doğal evrimin kendini bilmiş bilinç düzeyinin en yüce erdemidir…

*  Adalet zaten eşitlik değildir; eşit olma fırsatına özgürlük vermektir. Öte yanda eşitlik de adalete engel değildir. Adalet herkesi eşit yargılama ilkesini hükmüne temel yapsa da, adaletin görevi hiçbir zaman insanları eşitlemek değildir; görev, adalete erişim yol ve fırsatlarını herkese aynı ölçüde açık tutmaktır. Adalet, güçsüzün savunma hakkını güçlüye eşitleyen toplumsal vicdanın gücüdür. Ancak, güçsüzün hakkını güçlününkine eş tutarken güçlünün yasal haklarından kırpıp güçsüzünkine eklemez.

Muharrem Soyek
***