Muharrem Soyek etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Muharrem Soyek etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

26 Temmuz 2018 Perşembe

Ey İnsan!

Beylik sözleri sıralayarak, eğriyi doğru göstermeye çalışan, bir şey bilmezken biliyor görünerek ille de saygı görmek ve onurlanmak isteyen kaba ve boş beyinli bir sürü insan vardır. Bunlar çoğu zaman ağızları köpürerek hep birden konuşarak karşılarındakini sindirmekle kalmazlar, doğru bilginin kaynaklarını da kurutmayı hedef alırlar. O leke sürmeler, bilinci yenileyen bilgiyi çekemeyen cehalet nice nice onurlu güzel insanların yok olmasına yol açmıştır. Her şeye rağmen, değeri ne denli az olursa olsun bir işi yaparken ölüm kalım endişesine kafa tutarak doğruyu eğriyi zaman boyutuyla sorgulayan yiğit insanlardır dünyayı mutlu geleceğine taşıyacak olanlar. Onlar kendini bilmiş bilinçlerdir…

Bilgeliğin yolları taşlı tozlu ve tuzludur. Hatta tabanlarım ne denli kalın olursa olsun, dikenleri batar bu yolların. Fakat beni ulaştırdığı vahalar bütün acılara değer… “Elde edilmesine çaba gösterilmesi gereken şey, “asıl iyi” olanı (yani hayatın tümlük bilgisine iyi geleni) amaç edinerek bilgiye özenli ve ödün vermez bir araştırmayla ulaşmak ve böylelikle bilginin gerçeğiyle donanmış erdemli bir bilinç ile mutlu yaşamaktır” diyen Sokrates, beni duyduysa kesin alkışlıyordur.

Bildiklerimizin ve sanılarımızın gerçekliği ve ipuçlarıyla düşünerek bilmediğimiz şeyleri araştırmalıyız. Bilinmeyen şeyi bulmanın olanaksız olduğuna, evrenin sırlarını çözme gayretinin tanrısal iradeye isyan olduğuna inanmak ve inandırmak evrensel varoluş bilincini taşlamaktır... Ve onlar bilmezler, aslında Tanrı evrensel varoluşun en yüce bilincidir...

Ey insanlar, ey canlarını başlarını para kazanmaya koyanlar! Boynunuzun borcu olan şeyleri ihmal ettiğinizin farkında değil misiniz? Çocuklarınıza bırakacağınız parasal zenginlik huzurlu bir dünya satın almalarına yetecek mi? Buna aldırdığınız yok; kendi kendinizi de yetiştirmeye pek uğraşmış değilsiniz zaten. Okuma yazma, sanat teknikleri, spor, bilgisayar ve matematikte uzman meslek sahibisiniz; aklınızca yüksek bilinçli oldunuz. Siz sadece, çatışmacı rekabetle yükselen tüketim uygarlığının ihtiyaçlarını gözeten meslekli oldunuz…

Ey insan, tüm öğrendiğin sadece mal mülk edinmek için midir? Erdemli ve mutlu yaşam uygarlığının yeni bir düzen ve eğitim sistematiğiyle kurulabileceğini görmüşken neden bu düzen ve eğitim ortamını sağlayacak bilinci oluşturmaya emek vermezsin de mal mülk tapulamayı uygarlık başarısı yaparsın?

Ey insan! Bu kendini bilmezliğe derhal bir son verecek çarelerin bireysel ve toplumsal alt yapılarını düşünmeye başlamalısın. Kendini bilmeye yükselten erdemli yaşamı gözün kesmiyorsa çocuk sahibi bile olma. Kendini bilmiş bilincin sorgusuyla özeleştiri yapamıyorsan bari ölümün dünyaya bir nimet olsun. Canından ne yapacağını bilmeyen canlardan olma. Gelişigüzel yaşayacaksan geleceğin gelişini rahat bırak.

Ve aslında insanlık tarihi, maddenin eytişim (diyalektik) doğallığı içinde basitçe bir var bir yok oluşun bilincidir. İnsanlık bilincinin toplumsal bir oluş olduğu bilgisinin gerçeğiyle bu bilinç bireysel var oluş gerçekliğinde yeniden yapılandırılmalı; bilimin ve teknolojinin kullanımıyla bireylerle paylaşılmalı ve bireysel bilinç ürünlerinin toplumsal varlık boyutunda demokratik hak tanımı çerçevesinde serbest dolaşımıyla maddenin bilinci artık özgürleştirilmeli...
Ben de artık kendi akıl bakışımı bilincimin kendini bilmesine temel yaparken, başka canların varlık bilgilerini de bilincimin özgürlük nedeni yapmalıyım...

Muharrem Soyek

12 Şubat 2018 Pazartesi

Çürümeyen Ceset


Bazı insanlar var ki kendilerini kafalarının içine kapatıp öylece yaşarlar. Bunlar durağan var oluşu hiçleyen evrensel mekân ve zaman değişkenliğini inkârla kafalarının içine sığışıp neredeyse kaskatı biçimde yaşar giderler. Çürümeyen cesetler gibidirler; ne denli boşa yaşadıklarını kafalarındaki tütsülü dünyadan hiç ayrılmadıkları için anlayamazlar; ancak bunlar hep mutlu ölürler. Böyleleri için değişmek çivili fıçıda ıkınmak kadar korkunçtur ve en büyük düşmanları onları kafalarının dışındaki değişken dünyaya çekmeye çalışanlardır. Bunlar aynı zamanda kendi kafalarının içine sığdırabildikleri dünyanın fanatik fedaileridir; kimi kez inançları uğruna, kimi kez kutsal ideolojileri uğruna ‘şehit’ olmayı göze alırlar da düşünüp taşınıp değişmekten korkarlar. Aslında değişmekten korkmazlar; değişmeyi cahil yiğitliğiyle reddederler. Değişimi kafalarının içine oydukları tapınaklarında kutsanmış kişiliklerini aforoz edecek şeytani bir tuzak sayarlar. Başınızın belaya girmesini istemiyorsanız böyle insanları asla değiştirmeye çabalamayın; daha da tehlikelisi, nazik ve hoşgörülü tavrınızla aralarına katışmak istediğiniz algısı oluşturup onları umutlandırmanızdır.

aynı yolun yolcusu katar katar
aynalı taşlara basan adımlar
farklı olana yanaşmayan onlar
yavaş yavaş ölürler.

-------

Nefes almak değil ki yaşamak
İnanılmaz mutlu edebilir bir an hâlesi
Yavaşça ölmeye bir nefes isyan paresi…

(Dünya Şairi Pablo Neruda’nın  “die slowly” adıyla İngilizce’ye aktarılan şiirinden alıntı)
***
Muharrem Soyek

11 Şubat 2018 Pazar

Geçmiş Geleceğin Anası



Geçmiş geleceğin anası olsa da kendisi olamıyor; bebek doğduğunda göbek bağı kesilir. Gelecek her ne kadar geçmişin sütünü emmiş olsa da sütün helal veya haram oluşundan sorumlu tutulamaz. Gelecek sadece kendi sütünden sorumludur. Ayrıca, her geçmiş de geleceğin minnetle elini öpeceği saygıdeğer anası değildir. Gene de geçmişimin bir tanrı gibi ölümsüz ve değiştirilemez varlığıyla topuklarımdan çekmeye devam edeceğini hissetmekteyim; ancak buna rağmen, geçmişimin geleceğime benden izinsiz hükmetmesine izin vermediğim ölçüde ‘insan olma’ bilincimin gelişeceği de su götürmez bir gerçektir...

Muharrem Soyek