çevre güvenliği etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
çevre güvenliği etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

2 Ağustos 2018 Perşembe

Eko İnsan


Ben insanın doğa ile uyumlu çevreci bilinçle var olmasını sadece yeşil ve temiz bir çevrede yaşama arzumdan dolayı değil; ayrıca, dünyanın yokluğunda bile insan uygarlığının sürdürülebilir yapılmasına yeterli zaman kalması için önemsiyorum. Şöyle ki, her şeyin zaten bir sonu var; ölümün bile… Yani, biz zaten dünyanın kendini yenileyici devinim sistemini sonsuza kadar koruyamayız. Bence böyle bir sonsuzluk, doğanın evrimsel gerçekliğine de aykırı olurdu. Ne var ki, ‘dünya doğasının nasılsa sonu gelecek’ boş vermişliğine kaptırıp doğal varoluş dengesine salacağımız uygarlık kirleri, zorlamalı bir erken bozulma nedeni olabilir. Henüz uzaysal yaşam uygarlığına geçmediğimizden dolayı bu bozulma bizim sonumuzu bile getirebilir. Daha Dünya’nın sonu gelmeden biz kendi sonumuzu getirmiş oluruz. İnsanlığı Dünya yok oluncaya kadar sürdürmek, ancak doğanın varoluş devinimini kollamayı kendine görev sayan küresel insan uygarlığıyla olasıdır. Varlığımızı sürdürsek bile pek mutlu olamayız… Eko-insan bu uygarlığı hem talep eden hem de yaşantısını doğanın varoluş devinimini bozmayacak biçimde düzenlemeye uğraşan insandır.

 Dünya doğasının kendi varoluş evrimi içinde doğal yok oluşundan önce, umarım insan uygarlığı evrende bir yerde var olabilmek için yapay yaşam doğasını üretmeyi başarmış olur. Bir gün gelecek dünyayı terk etmek zorunda kalacağız; işte o gün geldiğinde insan başka dünyalarda, hatta uzay gemilerinde yaşamını sürdürmeye yeterli ortamı yaratabilecek bilgi ve beceriye sahip olarak dünyayı terk edebilmelidir. Eh, bu bilgi ve beceriyi de ister istemez dünya üzerindeki doğadan öğrenerek edinmek zorundayız. Bilgisine ve nimetlerine henüz bağımlı olduğumuz doğayı kendi elimizle yok etmek tam bir budalalık olur. Ancak, sadece ulusal çapta somutlaşan çevre politikaları ulusal çevreyi bile kurtarmaya yetmez. Çünkü dünya doğası bir bütündür ve hiçbir ulusal sınırla parçalanamaz.

 Dünya’nın canlılık doğasını hepten yok edecek kadar doğal varoluşu bozabiliriz de! İnsan neslini umursamadan doğayı sömürüp kirletmeye devam edebiliriz… Seçim bizimdir! Böyle bir olasılıkta hayat bizi umursamadan zamanın sabrına sarılıp farklı doğal ortamlar oluşturmaya devam edecektir. Can çivileyici soru, “Hayatın yeni doğasında insana da bir yer olacak mı?” merakımdan geldi... İnsanı hayatın bir mucizesi sayan aklım, aynı mucizenin ikinci kez oluşacağına inanmadı. Zaten tekrarı olası olan hangi şey mucizeden sayılır ki? Endişem bu yüzden sıkıntı basar geleceğin hayaline. Bu nedenle insan uygarlığı, aklın bilimini kendine yol yapıp da varlık nedeni olan dünya doğasını korumayı, uzak geleceğinin sigortası saymalıdır. “Eko-insan” davranışı bu bilinçle anlam kazanır.

 Yaşadığımız dünya bizim değerlerimizden başka bir şey değildir. İlk yapmamız gereken şey değerlerimizi gözden geçirmek olmalıdır. En büyük ve pahalıyı, en lüks olanı satın alabildiği için insanın özlük değerinde bir artış olmadığını bilincimize dank ettirmeliyiz…

 Deniz Kızılçeç çevirisi; “Marx’ın Ekolojik-İktisat ve Doğa Üzerine Düşünceler” adlı kitabın tanıtım sözcesinden bir alıntı: “Marx’a göre insan, doğadaki güzelliğin yasaları doğrultusunda üretmeyi ve tüketmeyi hedeflemelidir.” Bence, insan uygarlığının onuru olabilmenin en bağlayıcı ipucu budur. Çünkü insanın en yüksek uygarlık ülküsü ancak böyle gerçek olabilir. Çevre koruma ve kollama kavramı insandan bağımsız bir anlam yapmaz. İnsanın her tür varoluş eylemi, doğal çevreyi ya bozucu ya koruyup kollayıcı ya da iyileştirici bir etken oluşturur…

Muharrem Soyek