ekolojik denge etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
ekolojik denge etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

19 Nisan 2013 Cuma

Yaşamak bir Ağaç gibi Tek ve Hür ve bir Orman gibi Kardeşçesine


"Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine" demiş şair Nazım Hikmet Ran. Ne kadar reddedilemez güzellikte bir şiirsel arzunun gerçekliği değil mi? Oysa söz konusu arzunun, yani insan, ağaç ve orman benzetimindeki şiirsel gerçekliğin somutlaşmış bilgisi hiç de öyle değildir.

DAVET

Dörtnala gelip Uzak Asya'dan
Akdeniz'e bir kısrak başı gibi uzanan
bu memleket, bizim.

Bilekler kan içinde, dişler kenetli, ayaklar çıplak
ve ipek bir halıya benzeyen toprak,
bu cehennem, bu cennet bizim.

Kapansın el kapıları, bir daha açılmasın,
yok edin insanın insana kulluğunu,
bu davet bizim....

Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür
ve bir orman gibi kardeşçesine,
bu hasret bizim...

Nazım Hikmet
***
Her şeyden önce insan ağaç değildir; ağaç gibi yeryüzünün sabit bir alanına bağlı değildir. İnsanın yaratılıştan hareket özgürlüğü vardır;  benzetmedeki bir ağaç kadar tekil nitelikte olduğu gerçekliği yanında, insanın bedensel varlığının bile bir ağaçtan daha ileri özgürlük talep edeceği de bir gerçektir. Ayrıca, ağaç kendi cinsinden bir başka ağaca muhtaç olmadan tek başına da yaşayabilir. Oysa insan kendine has tekil ve özgür bir varlık olsa bile tek başına insanlık vasfıyla var olamaz. En önemlisi de bir ormanda ağaçlar asla kardeşçe yaşamazlar. Her ağaç ve her bitki güneşten ve topraktan daha çok faydalanmak için var olduğu alanı sırf kendisi kaplamak ister ve büyüyüp çoğalmasını buna göre biçimlemeye uğraşır. Ormanda yüksek rekabet vardır. En köklü, en dallı ve en uzun olabilen en güçlüdür; böylesi genetik davranışla serpilip büyüyen ağacın en geniş varlık alanını mülkiyetine alması doğal varoluş başarısıdır. Bu yüzden bir ulu meşenin altında ikinci bir meşe asla ululuk payesi alacak kadar serpilemez...

Yaşamak, vicdan gibi tek ve hür ve insan gibi sevecen kardeşçesine… diyebilirim demesine de vicdansız ve sevgisiz kardeşlerimi nereye koyayım? Onların var olma hakkı da sanırım doğal varoluş diyalektiğinin aziz bir gerçekliği. Ancak, insan uygarlığı zıtların diyalektik çatışmasına bağlı ve bağımlı da yürüyemez; bu doğal kadere teslimiyet olur. İnsan, doğanın diyalektik gerçekliğini kendi istemleri doğrultusunda bilinçli istençle değiştirme hayalini gerçek yapışı kadar diğer canlılardan farklılaşır. Fark o kadar açık ve özgünce belirgin olmuştur ki, artık insan sadece insanla kıyaslanabilir. Öyle ki, aklı ve kalbi kadar tek ve hür ve insanlık onuru kadar kardeşçesine merhametli paylaşımla yaşamalı insan... Ağaç gibi doğal yazgıya bağımlı bir özgürlük insana asla yetmez. Orman gibi, güçlünün varlığını onurlandıran bir kardeşlik de asla insan uygarlığına örnek tutulamaz.

Ben aslında şiirin dünya gerçekliğinden kopuk noktasına vurgu yapmak istedim; asla şiirin benzetim sanatsallığına eleştiri yapmıyorum... “Orman kanunu” deyişindeki gerçekliğin hakkını vermek istedim. Ormanda insan ahlâkıyla aynılaşan bir kardeşlik (merhametli sevecenlikle paylaşım) ortamı yoktur. Orman canlıları sandığımız kadar türel ve özgür bir ortamda var olmazlar. Ormandaki doğal ekolojik denge, pek sıkı bir rekabet üzere kuruludur; ideal insan toplumuna örnek yapılamaz. Ormanda veya herhangi bir doğal ortamda varoluş yasalarının dayattığı zorunlu içgüdüyle oluşan sürü birlikteliği vardır. İnsan toplumu doğal diyalektik olguyla evrimleşen bu zorunlu birliktelik düzeyini geçmiştir; içgüdüsel zorunlu birliktelikten öteye geçmiştir; artık kendi doğasını tasarımlayabilir, düşünme yeteneğiyle, bilinçli ve özgür bireyler arası işbirlikçi ilişki sistematiğiyle örgütlenmiş bir toplumsal yaşam ortamı kurabilir olmuştur. Yani insan toplumu, doğanın merhametine bağlı bir ağaç ve ormanla kıyaslanamayacak kadar ileri düzeyde bireysel ve toplumsal özgürlük hukukuna bağlı kardeşlik düzeneğine lâyıktır.

Aslında hiçbir şiir gerçeğin yüz aynası değildir; şiir gerçeğin sihirli aynasıdır… Bu yüzden şiirsel gerçeklik aynen somutlaşamaz. Asıl olan şiirin özünde saklı insani dilektir. Bu bakımdan ele alınca, “yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine” şiirselliğindeki insani dileğe hiçbir sözüm olamaz; bu dilek, kardeş ağaçların oluşturduğu ormanın sürdürülebilir ekolojik varoluş dengesini, insanın bireysel ve toplumsal varlığı için de arzulamaktadır. Benim bu şahane dizeden duyumsadığım mana böyle olsa da, insan toplumunu ağaç ve ormanla özdeş bir yapılanımdan ileri düzeyde hayal etmek isterim. Çünkü ağaç ve orman kendi gerçekliğini oluşturan koşullara sorgusuz bağımlı olduğundan asla hayallerim kadar hür ve kardeşçe var olamaz. Oysa, insan kendi var oluş koşullarını düzenleyebilir ve oluşturabilir olmasıyla kendi yaşam ortamını tasarlayabilen muhteşem bir candır. Doğal içgüdü, yani “orman kanunu” boyunduruğuyla güçlünün ağa-beyliğinde kardeşçe yaşamaktan ileri geçip, tarihi insanlık bilinci ahlâkıyla hakkaniyet temeline oturtulan iş birliği tasarımıyla oluşturulmuş insan toplumunda en olası bireysel özgürlüğümle takılmak isterim…

Ağaç ve orman ilişkisini kanımca bir nevi birey ve toplum ilişkisi olarak değerlendirebiliriz. Orman, ağacı var eden en güçlü ekolojik nedensel ortamdır. Toplum da insanın kendini birey olarak hissedebileceği en güçlü varlık nedenselidir. Benzerlik kadar farklılık da keskindir. Çünkü hiçbir ağaç ne ormanın farkındadır, ne kendi ormanını kuracak hayaldedir. Oysa insan farkındadır; insan, içinde var olduğu toplumsal sistematiği var eden ve işleten nedenselin kendisi olduğunun bilincindedir. Ağacın ve ormanın varlığı genelde dinamik ve kendiliğinden bütünsel ekolojik dengeler sistemine bağlıdır; insanın bireysel ve toplumsal varlığı emek ve sermayenin iş birliği düzenine bağlıdır. Ben insanların bu bağlam üzere kendi toplumsal dengelerini oluşturduklarını ve bu dengelerde yer yer bireyciliğin veya toplumculuğun ağır bastığını görüyorum. Oysa, var oluş hakkının önceliği ne birey ne toplum içindir. İdeal olan çatışmasız biçimde bireysel ve toplumsal varoluşu sürdürebilecek insanlık dengesini tutturmaktır. Bilmeliyiz ki, şiir insan hayalinin sesidir; hepimiz biliriz ki ağaç ormanda bulur en güzel gerçekliğini. İnsansa hâlâ en güzel gerçekliğini bulacağı uygarlık ormanını tasarlamaktadır... İnsanın ormanı kendi emeğine, ağacınkiyse tamamen doğal kaderine bağlı...

Yaşamak,
Bir tanrı gibi tek ve hür ve insan gibi kardeşçe
Bizim olsun bu haslet, ölmeden yaşanan cennet…

Muharrem Soyek