15 Eylül 2024 Pazar

İçimizdeki Mağara


 

* “Girmeye korktuğunuz mağarada aradığınız hazine yatar.” Joseph Campbell

*Mağara kendi içinize uzanmıyorsa hiç denemeyin. Başkasının hazinesine asla ulaşamazsınız… 

İnsan kendi içinde/gönlünde saklı hazineye ulaşabilir amma, dışarıya ancak hazineyi kucaklayan ‘ölüsüyle’ çıkabilir. Hazine, insanın özgür nefsidir. İçindeki mağaradan çıkardığı hazineyi sevgiyle paylaşmaya duran insanın ölüsü dirilir kötücül nefsi gömülür... 

*Mevlânâ sözü buraya cuk oturdu:

Her ne istiyorsan kendinde ara

Canının içinde bir can saklı, onu ara

Gönül dağının içinde bir hazine saklı, onu ara

Eğer Mevla’ya yürüyen ermişi arıyorsan

Onu yolda değil nefsin kastında ara…

*
M. Soyek

12 Eylül 2024 Perşembe

Duygusal Mantıksal İsyan

 

*Robert Merton, insanın iki tür isyana kalkıştığını söyler ve insanların en çok da duygusal isyana rağbet ettikleri kanısındadır. R. Merton, duygusal çıkışlı isyanı kendi dilince ‘ressentiment rebellion’ (akıl körleten hınçla kalkışılan duygusal isyan) olarak ifade eder. Kindar ve öfkeli duygusal isyanın, yani çakma isyanın toplumsal iyileşme dönüşümünde işe yaramayacağı gibi, geriletici olduğuna değinir. Öte yanda düşünüp de oldurucu ve yapıcı niyetle akıl yürüten bilinçsel isyan, sorunun derinlemesine çözümüne odaklanır ve esasın tümlüğünde iyileştirici fark oluşturmaya niyetlenerek sağduyulu bir uzlaşı ve uyumlaşma yaklaşımı sergiler.

İnsan tıynetinin duygusal çıkışmaya yatkınlığı özellikle siyasi çekişmede oy tavlama kozu olarak kullanılmaya pek elverişlidir. Bu duygusal çakma isyan birbirine geçkin üç temel toplumsal unsurla alevlendirilir:

İlk önce hedef alınan olguya karşı kıskançlık, kin ve nefret duyguları oluşturacak nitelikte hem gerçek hem kurgusal bilgi dağıtımı yapılır… İkinci olarak, ortalığa salınan duygu körükleyici haberlerle gaza gelip ‘çakma’ isyana kalkanları, hukuk ve devlet erki karşısında mağdur göstermeye ve olanak elverdiğince de mağdur düşürmeye geçilir… Üçüncü ve son ayaktaysa, muhalif taraflar mağduriyet kahramanları yapılarak iktidar gücüne karşı düşmanca eylemlere körüklenirler.

Duygusal çıkışla isyana çağıranların gerekçesi ve sözde amacı her zaman ülkenin bağlarını gaddar bağcıdan kurtarıp millete bol üzüm yedirmek üzerine olmuştur. Duygusal çıkışlı isyan kafası, yediği üzümün korukluğuna takılı öfkesiyle bağı basıp bağcıyı dövmeye yeltenir. Bağcıyı dövemezse bağı ateşe verir. Ancak onlar üzüm bağını ele geçirdiklerinde korukları millete, olgunları kendilerine ayırmaktan gocunmazlar.

(Robert Merton; Social Theory and Social Structure; M. Soyek çevirisi)

10 Şubat 2024 Cumartesi

Dünya Sigara Bırakma Günü


 * “Dünya Sigarayı Bırakma Günü: (9 Şubat) 

Günü boş verin! Bugün sigara içmediyseniz yarın ve yarından sonra da içmeyin. Asla pişman olmazsınız. Sadece bir ay nikotin sıkıntısı çekersiniz; hani şöyle boşlukta yüzen alık balıklar gibi… Değmez mi? Bence değer. Bir süre alık ve aptal görünmek, hatta sakarlaşmak, ömür boyu ağız kokusu ve nefes darlığından daha mı korkunçtur? Sigara yüzünden çok daha beter olabilirsiniz; daha da korkutulmaya gerek duymaktaysanız, siz ancak ölümün eşiğinde sigaradan vazgeçersiniz. Bir bakıma “atın ölümü arpadan olsun!” der tüttürmeye devam edersiniz. Gene de her fani bir an geliyor sigara içmeyi bırakıyor… Çünkü ölüm, sigara kokan nefeslere gıcık, hızlandırılmış ecelle geliyor… Muharrem Soyek

31 Ocak 2023 Salı

Ülke Batar

 

Muhalefet kaybederse ülke mahvolur. Ve ilginç olansa iktidar kaybederse de ülkenin mahvolacağı iddia edilir. Hemen her seçimde böyle bir hava estirilir. Ülke mahvolmaz amma farklı görüşlerde 6 başlı bir iktidardan da hayır çıkmaz. Bakın, İstanbul Sözleşmesi altılı seçim beyanına alınmadı. İlk ve ortaeğitimde din dersini seçmeli yapmayı konuşamadılar bile. CB karar ve icraatları altılı onay imzasından geçecekse o CB iktidarda sayılır mı? "Hele bir seçilelim, kim takar altılı masayı!" hinliği de sökmez. Mecliste hır çıkar; AKP ile birleşip erken seçime gidilir. Ben altılı ittifakın birlikte iktidar olma fikrini siyasetin doğasına aykırı görüyorum.

Şu Anayasa'yı değiştirip de eski parlamenter düzene dönüş vaadi hem yersiz hem gereksiz olduğu gibi hem de büyük olasılıkla askıda geçersiz kalacaktır.  Parlamenter sisteme dönüşten gayrı, Altılı Masa ortak bildirgesinde vaat edilenlerin hepsi, şimdiki CB sisteminde çok daha kolayca yapılabilir şeyler. Öyleyse zorları ne? Sanırım devleti eski bürokratik hantallığına oturtup siyaseti devlet olanaklarından daha fazla nasiplendirmek olmalı. Güçlendirilmiş parlamento sanki şimdiki CB sisteminde yapılamazmış gibi tüm sistemi geriye doğru değiştirmenin başka ne anlamı ola ki? Zorunlu onay makamı sorumsuz bir CB ve yanında milletvekillerinden kurulu bir iktidarı, devlet arpalığını siyasi kayra yapmaktan alıkoyacak bir dokunulmazlık yasası bile yok. Oysa şimdiki sistemde CB karar ve eylemlerinden sorumlu tutularak doğrudan yargı denetimine ve takibine alınabilir. Sistemi kökten değiştirmekten daha kolay ve mantıklı olmaz mı? Siyasi partilerin en demokratik işletiliş yasaları çıkarılmadan; yargı erkince dokunulmazları kolayca denetleme hukuku belirlenmeden, demokrasinin hangi sistemle işletildiğinin hiçbir önemi yoktur. Bu iki durum ileri demokrasiye yaraşır biçimde düzenlenince zaten sistem değişikliğine gerek kalmıyor... M. Soyek

9 Kasım 2022 Çarşamba

Sol El Konçertosu

Sol El Konçertosu

*

Demek yazamadan

Demek okuyamadan

Demek konuşamadan

Hem de ölmeden yaşanabilirmiş

Ama sevmeden yaşanamıyor Üçgülüm


Bir ölüyle bir canlı

Bir bedeni bölüştük

Sağ yanım ölmüş

Sol yanım capcanlı


Demek yazamadan

Demek okuyamadan

Demek konuşamadan

Ama düşünebildiğim için seni yaşıyorum

Yaşayabildiğim için sevmiyorum

Sevdiğim için yaşıyorum


Bir kolum bir elim bir bacağım ve dilim tutmuyor

Öyle bir sevgi var ki içimde

O beni hâlâ diri tutuyor

Yazamasam da okuyamasam da konuşamasam da

Seviyorum seni Üçgülüm

Sevdikçe yaşıyor yaşadıkça seviyorum

*~Aziz Nesin~